Çin Çin Değerlendirmesi..
Sırtçantalı gezgin kafası ile Çin Halk Cumhuriyetinde yaşadıklarımı yorumlamaya çalıştım..
Vize koşulları..
Türk pasaportu için bir hayli sorunlu.. Tokyo/Japonya’da iken Çin konsolosluğuna gittiğimde “Türk pasaportu taşıyan insanlar Çin vizesine sadece kendi ülkelerinde başvurabilirler” cevabını aldım.. Güney Kore’ye geçtiğimde bir daha denedim ve sonuç aynı.. Anlaşılan Çin’e Türkiye’ye dönmeden girebilmem pek mümkün değil.. Rotamı değiştirip Güneydoğu Asya’ya geçtim.. Tayland-Kamboçya-Laos sonrası Vietnam’a ulaştım.. Sıra yine Çin’e geldi.. Ama bu sefer Bulgaristan pasaportu ile Hanoi/Vietnam’daki Çin konsolosluğuna gittim.. Bir kaç belge istediler.. Çin içinde gezeceğim yerlerin listesi, konaklama detayları, seyahat sigortası ve bankada paramın olduğuna dair bir belge.. 3-4 büyük şehirde 1er haftalık iptal edilebilir rezervasyon yaptım.. Onur Altay kardeşim sağ olsun bana 6 aylık seyahat sigortası ısmarladı, onun çıktısı.. Banka hesabımın haftalık hesap dökümü falan başvuruyu yaptım.. 3 gün sonra gel dediler.. Gittim, bir aylık vize hazır.. Borcum ne kadar dedim.. Sana bedava dediler.. Aldım pasaportu çıktım.. Aynı gece Hanoi’den trene atlayıp Çin’e geçtim..
Sonradan duydum ki artık Türkiye’de bile Çin vizesi biraz sıkıntılı oluyormuş.. Tek başınıza iseniz vermiyorlarmış, bir tur acentesi aracılığı ile yapmanız gerekiyormuş.. Detayları pek bilmiyorum ama kolay değil.. Ve Çin ile ilgili kurallar her gün değişiyor. Ben alırken sadece 30gün vize veriyorlardı ama Çin içinde iken vizenizi uzatmanız mümkün. Leshan’da 1 mesai gününde 30 günlük yeni vize alabilirken, Chengdu’da bu 5 mesai günü sürüyor.. Ben Shanghai’da denedim ve “biz vize uzatma işlemi yapmıyoruz” cevabı aldım.. Anladım ki her şehirde kurallar farklı ve sürekli değişiyor.. Vize sürem dolduğu için apar topar Hong Kong’a gitmem gerekti.. Hong Kong’tan Çin’e dönmek için tekrar vizeye başvurdum ve bu sefer 80$ ödedim!.. Yani her şey nerede olduğunuza ve o anki kurallara bağlı değişebiliyor.. Tek değişmeyen, vizenin ülkeye girdiğiniz anda başlıyor.. Yani akşam 23:00 gibi ülkeye giriş yaparsanız, 1 saat içinde vizenizden 1 gün kaybetmiş olacaksınız.. Saatleri iyi ayarlayın.. Ben 22:00de Pekin havaalanına indiğimde, tüm oyalanmalarıma rağmen 23:00 gibi polis yanıma gelerek hadi napıyorsun burada bekleme yapma dedi.. Zorla ülkeye sokuluyordum, durumu anlattım, bir gün kaybetmek istemediğimi belirttim ve sağ olsunlar anlayışlı çıktılar ve beklememe izin verdiler.. Giriş mührümü 00:05te yani bir gün sonra bastığım için vizeden gün kaybetmedim.. Zekice..
Konaklama..
Öncelikle Çin’de konaklama çok ucuz değil.. 30¥ yani yaklaşık 5$’dan aşağı bir ücret ödemedim.. O da minimum.. Bu rakam Shanghai’da en az 90¥’a kadar çıkıyor.. Hosteller Asya ortalamasının üstünde temizlikte.. Tabi ülke çok büyük olduğu için her şehirde şartlar farklı.. Guilin’de süper lüks bir hostelde 45¥’a kalırken, Shanghai’da 90¥’a nefes almakta zorlandığınız mağara gibi bir odada 6-8 kişi ile kalabilirsiniz.. Hostel veya otel bulmak için Hostelworld ve Booking programlarının ikisini de kullanmanızı tavsiye ederim.. Nitekim birinde olan diğerinde olmuyor.. Ve en öne
mlisi, Çin’de gezmenin belki de en rahatsız edici yanı, gezginlerin %90’ının yine Çinli olması.. Bu da hostel odanızı Çinliler ile paylaşacağınız anlamına geliyor.. Genelleme yapmak istemezdim ama 2 aylık deneyimim gösteriyor ki, hostel odası kullanımı konusunda bir hayli geriler.. Gece 02de odaya girip, ışıkları açıp, bağıra bağıra konuşabiliyorlar, birisi de uyanıp bir şey söyleyecek diye bekliyorsun ama uyanan da muhabbete katılıyor, diğerlerinin hiç umurunda değil.. Özetle, oda koşullarında zor insanlar.. Daha fazla yabancı gezginin tercih ettiği hosteller bulmaya çalışın.. Ya da şiddetle tavsiye ederim, Couchsurfing kullanın.. Hem yerli, hem İngilizce konuşabilen, hem etrafı bilen insanlar ile tanışmış olursunuz.. Çin deneyiminiz tamamen değişir.. Çin’de en önemli şeylerden biri Çinli arkadaş edinmek.. Hayatı %90 kolaylaştırıyor..
Ulaşım..
Trenler.. Trenler.. Trenler.. Gezime başlamadan önce yaptığım araştırmalardan hatırladıklarım, “Çin’de tren bileti almak eziyet”, “Bilet bulabilirsen binersin”, “Her zaman seni dolandırmaya çalışıyorlar”, “Trenler rezil ve pislik içinde”, “Hiç bir zaman zamanında kalkmıyorlar”, “Saatlerce sıra bekliyorsun”.. Ve görüyorum ki bazı gezgin/blogger arkadaşlar hala böyle şeyler paylaşıyor.. Tamamıyla yalan demek istemem ama çoğu yanlış yorumlar, yanlış değerlendirmeler..
Öncelikle Çin belki de dünyanın en gelişmiş tren ağı hattına sahip.. Neredeyse her şehrine, her köyüne tren ile gitmeniz mümkün.. Bir yere, nasıl giderim diye düşünmeniz gerekmiyor ve bu mükemmel bir artı.. Gelelim bilet alma konusuna.. Çağımız teknoloji çağı.. Japonya ile kıyaslamak istemem ama Çin teknoloji kullanımı konusunda aşmış bir ülke.. Hemen herkesin elinde akıllı telefon var.. Diyeceksiniz ki bizim ülkemizde de öyle.. Ama önemli bir fark var, buradaki akıllı telefonlar Çin markaları, Çin üretimleri.. Beni en çok şaşırtan konulardan biri de bu olmuştu.. Biz hala 6tl’lik kahve için 10tl ve 1tl bozukluk verip 5tl para üstü almamız ile övünüyoruz ama elin Çinlisi kafeye giriyor, kahve siparişi veriyor, çıkarken kendi ürettiği akıllı telefonundan, kendi yazılımı bir program açıyor, kasada bir barkot okutuyor, para hesabından düşüyor, iyi günler deyip çıkıyor.. Aynı programlar ile tren bileti almak o kadar kolay ki.. Ha yabancı gezgin olarak bizim böyle bir imkanımı yok diyorsanız haklısınız.. Ama diyorum ya teknoloji ülkesi.. Ben size nasıl bilet aldığımı anlatayım.. Yabancılar kullansın diye üretilmiş programlar var.. “China Train” diye aratsanız ilk ikisi işinizi görür.. Yolculuk yapmak istediğiniz noktaları ve tarihi seçiyorsunuz, tüm trenler, uygun koltuklar, saat ve ücret detayları ile birlikte karşınızda.. İsterseniz ufak bir komisyon ödeyerek bileti online alabilirsiniz bile!.. Ya da benim yaptığım yöntem, kullanmak istediğiniz trenin numarasını, saatini, sınıfını ve hatta ücretini bir kağıda yazarsınız.. Tren Garına, tren hareket saatinden 1,5-2 saat önce gidersiniz.. Garın yoğunluğuna göre 30dk civarında sırada beklersiniz.. Sıra size geldiğinde “Nihao” (selam) dersiniz ve not aldığınız kağıdı pasaportunuz ile birlikte çalışana uzatırsınız.. Gülümseyerek alır.. Şaşkınlıkla “Hard Seat?” (Sert koltuk?) diye sorar emin olmak için.. Kafanızla onaylarsınız.. Durumu yanındakilere söyleyip birlikte gülüşürler.. Çünkü 20-25saat yolculuğu yataklı vagonda değil de ucuz olsun diye sert koltukta yapmak istemeniz onları şaşırtır.. 30saniye içinde biletinizi alırsınız.. Siz gara gelene kadar ve sırada beklediğiniz sürede bilet bitti mi? Bir B planınız olsun, başka bir tren daha not alın yeterli.. 30dk güvenlik şeridi, üst aramaları, peron bulma ile geçer.. Bu arada Çin’deki tren garları Türkiye’deki çoğu havaalanından daha büyük, daha gelişmiş ve daha düzenlidir.. Hareket saatinden 15dk önce kapılar açılır, treninize gider numaralı yerinize oturursunuz.. Başkası oturuyorsa, biletinizi göstermeniz yeterli, hemen kalkar.. Şaşkın gözler size bakar kim bu yabancı diye ama kimsenin gıkı çıkmaz çünkü utangaçtırlar.. Tren planlanan saatte hareket eder.. Ve planlanan saatte, planlanan dakikada varış noktasına ulaşır.. Ben, haritada gördüğünüz tüm yolu bu şekilde yaptım.. Ne bilet almada, ne planlanan sürelerde.. Hiç sorun yaşamadım..
Ve gelelim temizliğine.. 400km/s yapan hızlı trenlerde 1000¥’a VIP koltuk almak yerine en yavaş, en ucuz, sert koltuklu trende 150¥a bilet alıp, temizlikten şikayet etmek bence anlamsız.. Ki bu en ucuz tren bile 200km/h hızla gidiyor.. Vagonlar her büyük durakta temizleniyor, kliması, çay çorba yapabileceğin bedava sıcak suyu var.. Restoran vagonu ve yemekten şarj aletine kadar her şeyi satan görevli satıcılar var.. Batılı insanlar olarak tek şikayet edilebilecek konu, insanlar fazla gürültü yapıyor, siz uyumaya çalışıyorsunuz diye size ekstra saygı duyan yok, 80-100 kişilik vagonda en az 10 kişi hoparlörden müzik dinliyor.. Çöpünü yere atan oluyor, tüküren olabiliyor, vagon aralarında sigara içiyorlar.. Ama bunlar sokakta gördüğünüz Çinliler ile aynı.. Yani bu durum sizi rahatsız ediyor ve trene binmem diyorsanız, bu insanlar sokaklarda da aynı.. Hiç Çin’e gelmeyin o zaman.. Batılı insan gözü ile değil, gezgin gözü ile bakarsanız veya Asya’nın diğer ülkeleri ile kıyaslarsanız.. Bu en düşük şartlar bile lüks.. Ki bunun üzerine pahalı ve hızlı trenleri düşünün.. Özetle Çin’de ulaşım sorunu yok.. Sadece ülke büyük olduğu için zaman alıyor..
Haberleşme..
İşte en gıcık konu bu.. O kadar övdüm teknolojide kendilerini aşmışlar diyerek ama onlar için anlamsız olsa da bizi uyuz eden bir durum var.. Facebook, Youtube, Twitter, Instagram, Google.. ve daha nicesi yasaklı.. Zamanında başbakanımız dediği gibi “ben giriyom yaw siz de girin” demesi kadar kolay da değil yasakları delmek.. İşte bu noktada Çin teknolojisi devreye giriyor.. Yasak mı? Yasak.. Öyle sözde değil.. Adamlar yazılımda o kadar ileriler ki güvenlik duvarları inanılmaz çalışıyor.. Hükümetin istemediği bir içeriğe ulaşmak neredeyse imkansız.. VPN programı kurayım, çalıştırayım, girerim facebook’a diyorsunuz ama o kadar basit değil.. Bedava programlar çok tırt kalıyor.. Paralı programlar almanız gerekiyor.. Ya da bazı bedava programlar günde 15dk izin veriyor.. Sıkıntılı yani.. Ve bu programlar da sürekli değiştir.. Yani sonuç.. Orada iken güncel araştırma yapmanız gerekiyor.. Iphone’da günler sonra VPN Master diye bir program buldum.. Sorunsuz 15gün kullanabildim.. WIFI hemen her yerde var ve gayet hızlı.. Bazı hosteller kendiler için çok tehlikeli olsa da, vpn ayarı değiştirilmiş ve facebook’a girebilen ayrı bir wifi hizmeti sunuyorlar.. Tabi dehşet yavaş..
Gelelim yerel sim kart konusuna.. Kesinlikle almanızı tavsiye ederim.. Özellikle tren bileti bulma konusunda acil internete ihtiyacınız olunca çok işinize yarayacak.. Facebook çalışmıyor neyleyim ben interneti demeyin.. Çinliler Wechat kullanıyorlar.. Haberleşmek için de kullanıyor, kafede hesabı ödemek için de, sinema bileti almak için de.. Geniş kapsamlı bir program.. Bir sürü Çinli arkadaşınız olacak.. Yardımlarına ihtiyacınız olduğunda elinizin altında internet olmalı.. Google Maps çalışmasa da, Apple Maps mükemmel çalışıyor.. Şehir içi otobüsler, durakları ve saatleri ile birlikte telefonda.. Yani şehir içinde A’dan B’ye gitmek istiyorum dediğinizde size tüm toplu taşıma imkanlarını, saatleri ve bilet fiyatları ile birlikte gösteriyor..
Peki sim kartın maliyeti?.. Asya’ya göre pahalı ve zahmetli.. China Mobile ve China Unicom adında iki firma var.. Merkez şubelerini bulmanız ve pasaportunuz ile gitmeniz gerekiyor.. Telefon modelinize göre sim kartlar değişiyor.. Mesela China Mobile’a gittiğimde senin telefona maksimum 3G olur dediler.. China Unicom’dan aldığım kart 4G’yi destekliyordu.. Minimum 100¥ (15$) ödemeniz gerekiyor.. 75¥’ı ile bir aylık 2GB internet aldım.. 25¥’ı içinde kaldı.. Sonradan öğrendim ki beni bir aylık internete abone yapmışlar, yani her ay başında otomatik olarak 75¥ hesaptan düşüyor.. Yeterli para yoksa hat bloke oluyor.. Bloke olunca arama-aranma yok, sms dahi gelemiyor.. Önemli!!!! Her ayın başında para hesaptan çekiliyor!! Yani siz 25inde abone olup bir aylık 75¥ ödediyseniz, 5gün sonra tekrar ödemeniz gerekiyor.. Aman dikkat..
Yeme-İçme..
“Yaw bunlar kedi-köpek yiyor”.. “İğrenç böcekler, haşereler”.. “Aman sokakta yemeyin”.. “Pis kokulardan midenize dikkat edin”.. Yok ya.. Nasıl yerlere gidiyor bu yorumları yapan gezginler ben anlamıyorum.. Bazen sorun ben de mi diye düşünüyorum.. Herhalde 5 yıldızlı otellerde kalıp, sokağa çıktığında amanın deyip geri dönüyorlar ve otel restoranında bonfile yiyor bu arkadaşlar.. Çin, Asya’da kilo aldığım tek ülkedir.. Net söylüyorum mükemmel yemekleri var.. Hele ki fiyat ve kaliteyi değerlendirecekseniz belki de en üsttedir.. Yemekleri o kadar ucuz ve doyurucudur ki sırtçantalı bir gezgin için cennettir..
Guilin’de Beer Fish denen bir yemek var.. Guilin Central Hostel’in karşısındaki restorana gidersiniz.. Beer Fish istiyorum dersiniz.. Abi sizi balık akvaryumuna davet eder.. Şehri teğet geçen Li Nehrinden tutulan balıklardan birini seçersiniz.. En ufağı kolunuz kadardır, el değil kol kadar, canlıdır.. Abi fileyle tutup çıkartır balığı akvaryumdan.. Sonra kuyruğundan tutup, sokakta, yere vurmak sureti ile şokla öldürür hayvanı.. Burası biraz zalimce olabilir ama kesmeden önce kan akışını yavaşlatmak-durdurmaktır amacı.. Balığı temizler.. Büyükçe bir tencereye çeşitli sebzeler ile birlikte yerleştirir.. Sıvı olarak bira kullanır.. Verir ağırdan ateşi.. Balığın verdiği lezzet, sebzelerin verdiği tazelik, biranın verdiği mutluluk.. Parmaklarınızı değil elinizi yersiniz.. Ve bu sıradan bir restorandır..
Chengdu’da dev gibi acılı etli pirinç erişte çorbası.. Xian’da Hui Müslümanlarından etli sebzeli makarna.. Pekin’de ördek.. Xining’te Tibetlilerden kızarmış momo.. Urumqi’de Uygurlulardan kuzu şiş, baklava.. Çin’de yemeğin sınırı yoktur.. Bin çeşit sebze, bin bir çeşit et yemeği vardır.. Kokusundan dolayı işkembe çorbası içemeyen biri olarak, Chengdu’da Çinli arkadaşlar tarafından bir akşam yemeğe çıkarıldım.. Ortaya ufak ufak çeşitli yemekler söylediler.. Görüntüsü hoş olmasa da tadını en beğendiğim yemeğin ne olduğunu sordum.. Üzeri tırtıklı, 4 parmağım genişliğinde, kağıt inceliğinde et parçaları.. Acı bir sos.. Ve yanında sebzeler.. Dana İşkembe.. Öyle ufak ufak kıyılmış değil.. Koca et parçası.. Ama mükemmel..
Özetle, hem fiyatı hem kalitesi ile mutlu eder.. En önemlisi de.. Çok çeşitlidir.. Çok kültürlü bir ülkede yemekten şikayet etmenin hiçbir anlamı olmaz çünkü istediğin her şeyi bulabilirsin.. Hem de çok ucuza..
Çin insanı ile İletişim..
İngilizce bilmiyorlar.. Bu açık ve net.. Varsa akıllı telefonunuza offline da çalışabilen sözlük indirin.. Kesinlikle temel Çince sözcükleri öğrenin.. Öncelikte “Nihao” (selam) ve arkasına her zaman bir gülümseme ekleyin.. “kaç para?” sorusunu farklı bölgelerde farklı sorsalar da “dou şao” okunduğu gibi söylerseniz tüm Çin’de anlıyorlar ve rakam veriyorlar.. Ve rakamlar.. Adınızı unutun ama rakamları unutmayın.. 1den 10a kadar kesinlikle saymayı öğrenin.. Bunun üzerine bu sayıları tek el ile nasıl gösterebiliyorsunuz onu öğrenin.. Bazen fiyat sorduğunuzda satıcı cevaben eli ile bir işaret yapıyor.. 1den 5e kadar kolay da sonrası biraz karışık.. Nereden geldiğinizin de Çincesini öğrenin.. “Vua şığ tuğ aır çii rıan”.. Uzun uzun bir şeyler sormaya çalışıyorlarsa kesin nereden geldiğinizi soruyorlardır.. “tuğ aır çii” dediğinizde önce anlamayacaklar, sonra“ooo tuğ aır çii” diye düzeltecekler ve gülümsemeler başlayacak.. Ne yaparsanız yapın onlar gibi telaffuz edemeyeceksiniz..
Restorana gittiğinizde yemek fiyatı size ve yerliye aynıdır.. Genelde duvarda yazılıdır.. Pek fazla turist görmedikleri için turisti kandırıp üç beş daha fazla kazanayım peşinde olmazlar.. Bilmezler böyle şeyleri.. Ha turistik yerlerde incik boncuk satanlar, tshirt satanlar, hediyelik satanlar, pazarlık ile fiyatı yarıdan aza indirebilir ama bu dünyanın her yerinde olağan bir durumdur.. Arka mahallede, ufak bir restorana veya bakkala girdiğinizde gönül rahatlığı ile alışveriş yapabilirsiniz.. Hele sayıları biliyorsanız, onlar da çok mutlu olurlar, sizi de mutlu ederler.. Dağ tepe trekking’e giderseniz, sizin dışınızdaki insanların çoğu yine Çinli olur.. Ve yabancı olarak sizi orada gördüklerinde mutlu olurlar.. Konuşmaya çalışırlar, yiyeceklerini içeceklerini paylaşırlar.. Emeishan dağına tırmandığımda, tepeye saatler kala yanımda hiç yiyecek yoktu ve son metrelerde beni gören herkes meyveler, çerezler, çikolatalar vermeye başladı, kibarca reddetsem de vermeye devam ettiler.. Yolda topladıklarım ile tepede akşam yemeği yedim.. Bu durum trenler için de geçerli.. Trendeki tek yabancı olarak tüm gözler üzerinizde oluyor ama konuşamadıkları için ses çıkarmıyorlar.. Azcık da olsa bir İngilizce bilen çıktığında, siz onunla konuşurken en az 10 kişi etrafınıza toplanıp muhabbeti dinliyor.. Bu arada yine yiyecek ve içecek paylaşımları oluyor.. Çok fazla sigara içiyorlar ve ikram ediyorlar.. Nezaketen de olsa içseniz, günde bir pakete yakın sigara içme ihtimaliniz var.. Özetle güzel insanlar.. Her türlü yardımı yapıyorlar.. Bir şeyler paylaşmaktan hiç bir zaman çekinmiyorlar.. Xining’te iken Tibet turumu ayarlamaya çalışıyordum.. Tur şirketi bulmam gerekiyor, hosteldekiler sordum çözemediler, hostelde kalan bir Çinli kız beni aldı, internetten acentenin yerini bulup taksi ile mekana götürdü, fiyatta tereddütleri olduğu için çaktırmadan beni oradan çıkardı.. Pahalı diye uyardı.. Sonra internetten daha önce iletişime geçtiğim başka bir firmada karar kıldım.. Onlara para yollamam gerekiyor.. Türk hesabından Çin hesabına para aktarmak eziyet.. Komisyonlar felaket.. Süreç uzun.. O 30dk önce tanıştığım, daha adını bile bilmediğim Çinli kız, telefonunu çıkardı ve kendi hesabından Çinli firmaya 200$ gibi büyük bir miktardaki ödemeyi yaptı.. Dekontu bana mail attı.. Ben de parayı elden ona verdim.. Ve bu süreçte kız hiç bir güven tereddüttü yaşamadı..
Hiç mi falsoları yok.. Tabi ki var.. Sıra bekleme konusunda çok sabırsızlar.. Trene veya otobüse binerken her zaman arkanızdan birileri itekler.. Yere tükürmek onlar için sorun değil.. Tren içerisinde bile.. Hostel odalarında uyuyana saygı yok.. Zaten sessiz konuşamadıkları için bu genel bir durum.. Ama bu dilden kaynaklanıyor olabilir.. Çince bağırma gerektiriyor, çünkü bir kelimenin 3-5 değişik tonlaması oluyor ve hepsinin anlamı farklı.. Siz kavga ediyorlar sanıyorsunuz ama onlar aslında sadece bağıra bağıra konuşuyorlar..
Kirlilik, Kalabalık..
Çindeki en büyük soruna değinmeden olmaz.. Kirlilik.. Tabi bunu öyle sokaklar, insanlar kirli diye anlamayın.. Tam tersine, ışıl ışıl sokaklar, yemyeşil parklar, mükemmel doğası ile Çin büyüleyici.. Ama büyük sorun, hava kirliliği.. Malüm sanayii almış başını gitmiş.. Dev fabrikalar, aşırı nüfus, akıl almaz taşıt yoğunluğu, havayı kirleten başlıca nedenler.. Bulunduğum şehirler ve zamanlama itibari ile galiba biraz şanslıydım.. Urumqi geçen sene dünyanın en kirli havasına sahip şehiri seçilmiş ama ben gittiğimde masmavi gökyüzü ışıl ışıldı.. Nitekim Pekin’de evinde kaldığım Çinli arkadaş, belki biraz abartsa da “yılda sadece 1-2 hafta gökyüzünü görebiliyoruz” dedi ve ben o haftaya denk geldim.. Ama Shanghia’da gerçek ile yüzleştim.. O ışıltılı binalar, kirlilikten ve sisten gözükmeyecek durumda.. Dünya Ticaret Merkezi binasının 91. Katından manzaraya baktığımda, kahverengi bir sis bulutu tüm şehrin üzerini kaplamış.. Akşam üzeri, hava kararmaya başladığında vahim durum daha da belirgin oluyor.. Güneşin batışı zaten gözükmüyor, yavaş yavaş binaların ışıkları yanmaya başladığında, bulanık görüntüde parlayan sis bulutunu daha belirgin hale geliyor.. Japonya’da insanlar hasta olduklarında veya kızlar makyajsız görünmek istemediklerinde maske takıyorlar.. Çin’de insanlar hava kirliliğinden korunmak için maske takıyor..
Ve kalabalık.. Fena.. Çok fena.. Her yer insan.. Her yerde sıra bekliyorsunuz.. Hiç bir yerde yalnız değilsiniz.. Dağın tepesine bile çıktığınızda sizi karşılayan 10larca Çinli oluyor.. Tabi bu fiyatlara yansıyor.. Park bahçe müze gibi ödemeli yerlerin girişleri, insan sayısını limitleyebilmek adına oldukça pahalı.. Ama yine de çok kalabalık.. Zengin sayısı da şaşırtıcı şekilde yüksek.. Shanghai’da iş çıkışlarında metrolar, İstanbul metrobüslerini aratmıyor.. 4-5 şerit yollar, her türlü lüks araba ve üzerine Çin üretimi sayısız marka.. Her yer araba dolu.. Büyük şehirlerde trafik saatlerce kilitlenebiliyor..
Maliyet..
Gelelim taze fasulyenin faydalarına.. Bir şekilde vize aldınız ve Çin’e gittiniz.. 1 Ay kesinlikte yeterli değil ama diyelim 1 aylık vizeniz var..
Benim ilk ayımdaki maliyetim;
15gün Hostellerde, 10gün Cocuhsurfing’ten Çinli arkadaşlarda, 5gün de gece trenlerinde geçirmiş ve konaklamaya 100$ harcamışım..
150$, gördüğüm şehirler arasındaki en düşük sınıf tren yolculuklarına..
180$, yemeklere.. Kuruşuna kadar helal olsun..
100$, market alışverişlerine.. Avrupai şeyler pahalı.. Snickers neredeyse 3TL..
75$, park bahçe dağ müze girişleri.. Kahrolsun bazı şeyler..
40$, biralara gitmiş.. Çin’de biralar biraz pahalı.. Ama her zaman ortam bulamadığınız için içmiyorsunuz..
…
Sonuçta 1 aylık, Xian gibi nispeten ucuz, Shanghai gibi süper pahalı şehirlerin güzelce harmanlandığı bir gezinin sırtçantalıya maliyeti 750$.. Yani günlük 25$..
Özetle, bu gelişmişliğine kıyasla, Çin hala ucuz.. Ama gelişmeye ve pahalılaşmaya devam ediyor..
Kişisel Görüşüm..
Kesinlikle öneriyorum.. Ve mümkünse 2-3 ay zaman ayırılması gerektiğini düşünüyorum.. Dünyanın en büyük ve hala ayakta duran egemenliklerinden biri.. İmparatorlukları yıkılmış, ayaklanmalar-devrimler ile çeşitli yönetim şekillerine bürünmüş olabilir ama muazzam bir tarih ve muazzam bir kültür.. Komünist yönetim ve çağımız teknolojisi kültürü bozmaya çalışsa da, her yer inşaat her yer sanayileşme olsa da, Çin seddine çıkıp etrafınıza bakınca, geçmişte Büyük Çin’in ne olduğunu ve gelecekte daha neler olabileceğini anlıyorsunuz..
Çin’e gidin.. Uzun uzun gezin..
Kalın Sağlıcakla..
#letsgoturko
Katılıyorum. Çin’i mutlaka görmek gerek. 1 ay kaldım yine gitmek ve daha uzun kalmak istiyorum.