Yıldızlardan, Korsanlara.. Issız Bir Ada..
Kamboçya.. Güneydoğu Asya..
Phnom Penh’den ayrıldım.. Otobüs bileti aldım ama minibüse bindirildim, üstüne bagajda çantalar ile oturarak yolculuk yaptım.. Yolda son sürat gidiyoruz, ön lastiklerden biri patladı, az daha minibüsü deviriyorduk, ucuz atlattık.. Bir tamirhaneye çekip yaptırdı eleman, yola devam ettik.. Zaman kaybından dolayı Kep’e akşam geç saatte ulaştım ve Koh Donsay’a (Rabbit Island – Tavşan Adası) giden teknelerin saatini kaçırdım.. Bir gecelik hostel için 8$ ödedim.. “Yanlış banyoyu kullandın, 1$ ceza ödeyeceksin” diyen Fransız hostel sahibi ile kavga ettim.. Sonunda, ertesi sabah erkenden iskeleye giderek, adaya geçen teknelerden birine atladım.. Git gel 10$.. Dönüş tarihi açık bilet.. Macera böyle başladı..
Tekne adaya vardı ve yerliler hemen başladı, “oda var, oda var” demeye.. “Kaç para gecelik?”, “7$”.. “Ooow çok pahalı”..
15-20 Bungalow (ufak ahşap evler) var sahilde.. 2-3 de restoran, şezlonglar falan.. Başka da birşey yok.. Deniz mükemmel.. Adanın ortası dağ ve orman.. Sırtımda çanta adayı keşfe çıktım.. 5-10 dakikada ana sahil bitti.. Patikayı takip ederek, ağaçların arasından, adanın bir diğer tarafına dolandım.. Güzel bir sahil çıktı karşıma.. Uzun, hilal şeklinde bir sahil.. Sahilin kumu güzel değil ama deniz sığ, cam gibi ve deniz içindeki kum mükemmel..
Sahilin ortasında bir baraka var.. Bir yerli abi (Vala) orada kalıyor.. Önüne de bamboo ağacından yapılmış masa gibi büyükçe bir platform, üzerinde sedirler, gelenler orada takılıyor.. Bira, kola falan satıyor gelenlere.. Yanda ufak bir mutfağı var.. Orada da yemek yapmaya çalışıyor.. Elektrik yok, su depodan, yemek 2$, bira 1$…
Attım çantayı bir kenara sahilde takılıyorum, 3-5 derken 10 kişi falan olduk baraka önünde.. Bira içiyoruz, muhabbet ediyoruz, Vala abi yemek yapıyor onları yiyoruz.. Denize giriyoruz.. Güneşleniyoruz.. Abinin hamakları var, onlarda takılıyoruz.. Köpekler var, onlarla oynuyoruz.. Mükemmel..
Zaman geçti.. Akşam oldu.. Giden gitti, kalan kaldı.. Harika bir gün batımı izledik 3 kişi.. Alman çift ve ben.. Dev gibi güneş gözümüzün önünde denize battı, kayboldu gitti.. Vala abi mumları yaktı, mum ışığında takılıyoruz.. Ateş yakamadık çünkü odun değerli, fazla yok adada.. Olanları abi yemek yapmak için kullanıyor.. Karanlık basalı 1-2 saat geçti, arkadaşlar soruyor, “sen nerede kalacaksın” diye, çünkü onlar da ana sahildeki odalarına gidecekler.. “Valla bilmiyorum, sahilde uyurum işte, olmadı gece gelirim ben de o tarafa” deyip geçiştiriyorum..
Sonra arkadaşlar Vala abiye sordu, “adanın bir sahilinde planktonlar varmış, nerede onlar biliyor musun?.. “Plankton ne lan” oldum ben.. Vala abi “bu sahil işte” dedi.. “Ama denize çıplak girmeniz lazım, onlar çıplak insanları seviyor” diye gırgır yaptı bizimle.. Gerçi çıplak olsak da farketmezdi çünkü zifiri karanlık.. Vala abi Alman kızı gazlamaya çalışıyor 🙂.. “Neyse bizimle alay ediyor herhalde burada plankton falan yok” dedik.. Muhabbete ve biralara devam..
30 dk sonra, “ee hazır buradayız, hiç değilse yüzmek için denize girelim”.. Çünkü, gökyüzü tertemiz ve milyarlarca yıldız var.. Zaten sığ ve sıcak deniz.. Uzan denize ve yıldızları izle… Alman çift ve ben.. Girdik denize..
Şok!.. Yok böyle birşey, işte bunu nasıl anlatırım bilemiyorum.. Hayatımın en şaşırtıcı deneyimi oldu.. Deniz planktonlar ile dolu.. Hareket eden her yerimiz ışıl ışıl.. Yürüyorum, sanki arkamdan küller dökülüyor, yüzüyorum sanki yıldızların içinde.. İnanılmaz.. Elimi yumruk yapıp suya sokuyorum, suyun içinde elimi açtığımda buuum elimde alev patlaması oluyor.. Suyun içinde topa vurur gibi tekme sallıyorum, ayağımın arkasından çizgi filmlerdeki gibi ateşler çıkıyor.. Daha nice maymunluklar.. 1-2 saat çocuk gibi oynadık suyun içinde..
Yukarıda yıldızlar.. Aşağıda yıldızlar… Arasında deli mutluluk..
Sudan çıktık.. Çift toparlandı gidiyor.. “Ben kalıyorum” dedim, vedalaştık.. Vala abi’ye sordum, “bir sakıncası yok ise ben şuraya kenara kıvrılayım”..
Abi anlattı..
“Bak, karşıda, ufuk çizgisinde gördüğün yanıp sönen renkli ışıklar, Vietnamlı balıkçıların teknelerinden geliyor.. İşte o manyaklar arada Kamboçya adalarına saldırıyorlar ellerinde palalar ile.. Dışarıda yatmasan daha iyi..”
“Şuradaki, sahile vurmuş virane gemiyi görüyor musun, onun 2 katına çık, bana yardıma gelen elemanlar bazen orada kalıyor, minder var, sivrisinekler için tül falan da var..”
“İyi” dedim “çıkayım..” Bana ışık tuttu geminin yanına geldik.. Sopalardan yapılmış, derme çatma bir merdiven var, “buradan tırmanırsın” dedi döndü gitti.. Yaktım fenerimi, çatırdayan bambu merdivene tırmandım.. Birinci kata baktım, 3×3 metre demir kutu gibi.. İçeride bir merdiven daha var.. Yine bambudan.. Tavanda bir delik.. Orayı da tırmandım.. Ve üst kattayım.. Yerde bir minder.. Tavana asılmış, sivrisinek tülü.. Güzel valla.. İki pencere var.. Küften pastan kıpırdamaz haldeler.. Girdim tülün içine.. Çantamı falan da yanıma yanaştırdım..
Kamboçya’da ufak bir adanın arka tarafında, sahile vurmuş virane bir geminin ikinci katında, zifiri karanlıkta, ne olduğu belirsiz minderin üzerine yattım uyudum..
Gece yarısı bir gürültü koptu, fırlayarak uyandım.. Yağmur yağıyor.. Buraların yağmurları da fena, kovadan boşalırcasına lafı buralar için yetersiz kalır.. Öyle böyle bir yağmur değil.. Tavan da demir olduğu için gümbür gümbür gürültü yapıyor.. Ulan dedim camlar da aralık, yaktım feneri bakındım odanın içine.. Su girmiyor hiçbir yerden.. İyi hoş güzel.. Umursamaz bir şekilde uykuya döndüm..
Bir gök gürültüsüne uyandım yine.. Yağmur hala devam ediyor..
“Ulan, karaya vurmuş bir gemideyim, gece gel-git yüzünden deniz suları yükseliyor, üstüne manyak bir yağmur, lan olm gemi hareket etmesin!!!!!”
Nasıl tırstım anlatamam.. Yine ışık yakıp bakındım.. Sahile baktım, sular yükselmiş neredeyse gemiye kadar ama yeterli değil, diğer tarafa baktım yağmurdan bir birikinti oluşmamış.. “Yok yaw bişi olmaz” dedim yattım tekrar..
“Ha siktir valla gidiyoruz”.. Yerimden fırlayarak kalktım..
Gemi hareket etti!
Hissettim.. Kaldırdım yine kafayı.. “Yok olm rüya mı görüyorsun” dedim kendime.. Ama harbi hareket etti.. Tamam yok bişi yat uyu.. Tam kafayı koyup uyucam.. Bir ses.. “Siktir noluyor lan..”
Işık!… Alt katta biri var!..
Merdiven deliğinden ışık geliyor, alt katta biri dolaşıyor..
“Laaaaannn noluyor olm!!!!.. Vietnam’lı korsanlar.. Ha siktiiir..”
Hızlıdan feneri buldum, yattığım yerde elime fener bekliyorum!.. Alttaki dolandı dolandı, merdiveni çıkmaya başladı.. Ufff kalp atışlarımı duyuyorum, hatta demir yığını içinde kalp atışlarım yankılanıyor.. Kafayı çıkardı merdivenin deliğinden.. Başında madenci feneri var.. Bana doğru döndüğü an, ben de yaktım feneri suratına..
5-6 saniye öyle kilitlenip kaldık.. 5-6 saat mi yoksa bilmiyorum!!! O korkuyu tarif edemem.. Buraya kadarmış..
Sonra birden çözüldük.. “Hello” dedim.. “Hello” dedi..
“Yağmura yakalandım kalacak yer bakıyorum”..
“Gel, geç içeri..”
Feneri ile etrafa bakındı.. “Alt kat hamak kurmaya daha müsait” dedi.. Aşağı indi.. Ooooofff.. Ömrümden ömür gitti..
Nasıl uyudum bilmiyorum.. Belki bayılmışımdır.. Sabah erkenden kalkıp gemiden inerek, barakaya gittim.. Su içtim bol bol.. Geceki eleman da geldi, başladık muhabbete.. O da sahilin diğer tarafında hamakta kalıyormuş.. Yağmur başlayınca sökmüş hamağı barakaya gelmiş.. Vala abiye sormuş “nerede kalırım” diye.. Abi de gemiyi göstermiş ama beni söylemeyi unutmuş..
“Senin o ışığını görünce altıma yapmış olabilirim, merdivenden düşecektim az daha.. Ben böyle bir korku hayatımda yaşamadım”..
Ya ben.. Dua okunmasını bekleyen kurbanlık gibi öyle bekledim.. Gülüştük ettik anı oldu.. Ama oofff ömrümden ömür gitti..
Deniz kum güneş.. Yine günün tadını çıkardım.. Alt kattaki eleman gitti.. Vala Abi “istediğin kadar kal, gemi senin” dedi.. “Bir gece daha kalayım bari” dedim.. Bu sefer başka bir grup arkadaş ile gece yine planktonlar eşliğinde yüzdük.. Barakaya gelen insanlara anlatıyorum planktonları, abinin reklamını da yapıyorum, bira falan içiliyor, abi de parasını kazanıyor, benim yemeklerimi de torpilli veriyor 😉 .. Neyse.. Yüzdük ettik planktonlar ile.. Gece elemanlar gitti.. Ben yine gemiye çıktım.. İki gündür sabah 5’te uyandığım ve gündüzü dolu dolu yaşadığım için akşam 9’da uyuyabiliyorum.. Yattım mindere.. Daldım uykuya..
Yine uyandım.. Köpekler havlıyor ama yok böyle bir havlama.. “Noluyor lan” dedim, korsanlar geliyor yine aklıma.. Işık açmadan, pencerenin aralığından baktım..
Hemen geminin dibinde 2 kişi var.. Ellerinde fenerler.. Köpekler barakanın o taraftan havlıyor.. “Kim lan bunlar” oldum.. Dikkatli baktım, iki kız.. Denize girecekler.. Belli ki ada tarafından birileri Planktonları anlatmış, gece gece meraklanıp gelmişler.. Biri bekledi kenarda, biri girdi, oo süper, sonra o çıktı diğeri girdi.. Oo süper, çok beğendiler planktonları.. Hiç sesimi çıkartmadım.. Çünkü hemen dibimdeler, “şişt” yapsam artık ne olur biliyorum, çığlık çığlığa kaçarlar mı, kalp krizi mi geçirirler.. Girdiler, çıktılar, gittiler 10 dakikada.. Daldım tekrar uykuya..
Yine şiddetli yağmur ama dünkünün iki-üç katı.. Çatıya düşen suyun gürültüsünden, gemi hareket eder mi korkusundan, doğru düzgün uyuyamadım..
Sabah yine erkenden kalktım.. Bu kadar macera yeter daha fazlası kalbe zararlı diyerek Vala abi ile vedalaştım ve sahilden ayrıldım..
Ana sahile gidip, bir tekneye atlayıp, ana karaya geri döndüm..
Yola çıkmadan önce, bu ada ile ilgili bir anıyı okuyup not almıştım, “Buraya gitmeli” diye.. Ama o anı, ana sahildeki odalarda gece elektrik olmamasından ibaretti..
Yaşadıklarıma bakıyorum da.. Bu adayı, planktonları, Vala abiyi ve gemimi hiç unutmayacağım!!!…
Süper eğlendim..
Süper tırstım..
Ben bu hikayeyi biliyom :))
2016 ocak hikayesi Selcuk.. bu hikayeler hep seni zehirlemiş 😀
Sevgili Ahmet, anlatımın her daim güzel. Biliyorsun ben de yoldayım. Planktonlarla yüzme kısmı ve Vala abiye selam kısmı tamam ama herhalde o gemide kalmam. Rotama bir nokta da sen eklemiş oldun. Bir süredir Taylant’ta ufak tefek aksilikler sebebiyle kalıyorum. Hatta daha uzun sürecek. Mevsim kaçar mı bilmem ama kalmam gerek.
Neyse seni hikayeye dönersem, çok sevdim hikayeyi. Film gibi gözümde canlandı. Özellikle yüzme hali ve gemideki anlar.
Benim yaş grubum için iyi olsam da benim favori gezginim sensin şimdilik. Kimbilir daha kimler vardır. Konuşacak çok konumuz olacak.
Lütfen yazmaya devam et. Benim yazdıklarımı da oku lütfen. Uygun olursan radyoyu da dinle.
Her neredeysen sevgiyle kal.
Tazmanya’da buluşamadık kısmet nereye acaba?
Görüşmek üzere.
YS: Mektup gibi oldu idare et artık. Sevgilerimle.
Abi çok sağolasın.. Daha da yazıyorum.. Kitabın çok gaza getirdi beni ;).. Siteni de sık kullanılanlara ekledim.. Güney Amerika için sık sık kontrol ediyorum.. Asya’nın keyfini çıkar.. Bu adaya gitmeye çalış.. Gemi’de kalırsın kalmazsın bilmiyorum ama Vala abinin mekana kesinlikle uğra.. Deniz ürünleri ye bol bol.. Plantonlar için söyleyecek sözüm yok 😀