KARAR
Dünya Turu Kararını Nasıl Aldın?
2012
Her şey dünya turu yapmış gezginlerin internette paylaştıkları videoları seyretmekle başladı. Benzersiz maceralar, görülmemiş yerler, duyulmamış hikayeler. Tekrar tekrar imrenerek izledim, özendim ama elden bir şey gelmedi. Maliyeti geçtim, böyle bir şeyin hayalini bile kuramıyordum.
2012 Aralık
Bir çılgınlık yaptım ve bu içimdeki gezginin fitilini ateşlemiş oldu. Memleketim olmasından dolayı defalarca gidip geldiğim Bulgaristan’ı saymazsak, yurt dışına çıkmışlığım yoktu. Gözümü kararttım ve Roma’ya gidiş-dönüş uçak biletini aldım. Cumartesi gidiş pazar dönüş olmak üzere sadece 1 gecelik bir gezi. Derler ya hani “sırt çantamı alıp çıktım” aynen öyle yaptım. Sırt çantamda ise sadece Galatasaray forması vardı çünkü pazar İstanbul’a döndüğüm gibi GS-FB maçına stada gidecektim..
Bu kısa gezi hala hayatımın en eğlenceli gezisidir. İnsan ilk yurt dışı gezisinde ne yaşasın ki deneyim kazansın diye düşünsek, anca bu kadar olur. Bulgaristan (EU) pasaportumdan dolayı İtalya’ya girişte sorun olmadı, pasaporta bakmadılar bile ama hava alanı çıkışında polis çevirdi ve eşyalarımı kontrol etmek istedi! Çanta açıldı ve polis şokta! Çanta boş! “Nereden geldin, neden geldin, ne ayaksın olm sen” bir ton soru! “Türkiye’den geliyorum, Bulgaristan pasaportum var, bir akşam takılıp birkaç parça elektronik alıp, yarın dönüyorum, maça gidicem“. “Manyak lan bu” diyip bıraktılar. Bir gece için yerleştiğim hostel’de tanıştığım yaklaşık 15-20 kişilik bir grup ile Roma’nın altını üstüne getirdik. Sabahın ilk ışıklarına kadar süren eğlencenin ardından 2-3 saatlik uyku ile dönüş uçağının yolunu tuttum. Daha uçaktayken formamı giydim ve İstanbul’a indiğimde yine polis çevirdi. Herhalde sistem bu dedim ama yok arkadaş 100 kişiden birini çeviriyorlar ve o da ben. Bu sefer çantam aldığım elektronik eşyalar ile dolu. Sıkıntı bastı ve montumun önünü açtım, polis tam çantamı acıcakken üstümdeki formayı gördü ve gurbetçi muamelesi yaparak “ooo maça mı geldin topraam geç geç” dedi geçtim gittim.
Yıllardır gittiğim stadta kendimi yabancı gibi hissettim o gün. Aklım önceki gün yaptığım çılgınlıkta ve ileride yapabileceklerimdeydi. Maçı da Selçuk İnan’ın mükemmel freekick golü ile 2-1 kazandık bu arada..
2013 – 2014
Devamı çorap söküğü gibi geldi..
Barselona, Girne, Madrid, Roma, Floransa, Pisa, Nice, Monaco, Paris, Atina, Viyana, Brüksel, Roterdam, Amsterdam… Avrupa kazan ben kepçe bulduğum her fırsatta, dolanıp duruyordum..
2014 Kasım
Parçalar bir türlü yerine oturmuyordu. Birşeyler eksikti. Yıllık izinler, bayram tatilleri, haftasonu kaçamakları.. Bu gidip gelmeler doyurmuyordu artık. Bu değildi aradığım..
5 aylık şantiye çalışmasından İstanbul’a döndüm ve o yoğun şantiye hayatından sonra ofiste resmen bir boşluğun içine düştüm. Sakin geçen günler birbirini kovaladı ve şeytan dürtmeye başladı.
2014 Aralık
İlk “dünya turu” kelimelerinin ağzıma dolanmaya başladığı zamanlar. Avrupa’ya yaptığım o kısa gezilerin altyapısı ile artık hayalini kurabildiğim bir şeydi bu. Maddiyatta hala yetersizdim ama planlamaya başlayabilirdim. Yapabileceğimden emin değildim ama bu işe kalkışmak için yapılması gerekenleri düşününce, “sağlıklı olmak ve para biriktirmek”. Temel konular bunlardı ve dünya turuna çıkacaksam bunu ancak 2015 yazına doğru yapabilirdim. Önümde 8-9 aylık bir süre vardı. Plan yapmak, bedenen ve ruhen daha sağlıklı hale gelmek, para biriktirmek ve hazırlıkları tamamlamak için yeterli bir süre.
Dünya turu hayaline yatırım yapıp, boşa para harcamak yerine, hayalimi gerçekleştiremezsem de yaptığım hazırlıkların yanıma kar kalacağı adımları atmaya başladım. İlk işim yaklaşık 10 yıldır kullandığım lens/gözlük ikilisinden kurtulmak oldu. Sabah muayene için gittiğim hastanede aynı günün akşamına ameliyat için randevu aldım. Akşamı lazer ameliyatı oldum ve bir gün sonra lens/gözlük gereksinimi duymadan daha parlak bir dünyaya uyandım. Karar vermek ve uygulamak bu kadar basitti aslında.
Kendimi hesaplı bir insan olarak bilirdim ki çevremdekiler cimri derler bana. İnsanlar harcamalarını çoğunlukla aklında tutar ve o harcamaları değerlendirirken sayılarla değil duygularla yorum yaparlar. Az yada çok ne harcadı ise sayısal değeri değil, kendilerini iyi hissettirecek miktarı yorumlarlar.
Sabit harcamalar aslında sabit değilmiş.
Harcamalarımı not almaya başladım. Bunun için fiş toplayıp akşam eve geldiğimde kalem kağıt masaya kurulup muhasebeci gibi uğraştım zannetmeyin. Akıllı telefonu olmayan yok, o telefonlarda da yok yok. Ufak tefek ücretsiz bir program ile çok kolay bir şekilde harcamalarımın kaydını tuttum. Zaten elden düşmeyen telefon, 10sn harcayarak, muhasebecime dönüştü. Ay sonunda yemeğe, eğlenceye, ulaşıma, nerelere ne paralar harcadığım, gelirimin ne kadarı nereye gidiyor, bana ne kalıyor, gidişat iyi mi kötümü her şey kabak gibi ortaya çıktı. İşte o zaman, para biriktirmek için hangi israfları önleyebilirim, nelerden fedakarlık etmem gerekir kolaylıkla belirleyebildim. 6 ay boyunca, sabit diye düşündüğüm harcamalarım aralıksız azalırken birikimlerim de aynı oranda arttı. Bunu sadece gezmek için değil kendiniz için de yapın. O boşa harcadığınız, “nereye vermiyoruz ki” diyerek hor gördüğünüz paraya, artık bir anlam yükleyin ve vedalaşmadan önce bir daha düşünün.
Araştırmalarımı derinleştirdim. Nerelere gitmeliyim en büyük araştırma konusu idi ve bu güzergahımı belirleyecekti. Güzergah zamanı, zaman bütçeyi, bütçe daha çalışmam ve para biriktirmem gereken süreyi, bu da geziye başlangıç tarihimi belirleyecekti ve böylece daire tamamlanıyor her şey birbirine bağlanıyordu.
Gidilecek yerler hakkında bilgi toplamaya başladım. Boş zamanlarımı, haber sitelerinin “üstsüz yakalandı” manşetli linkinin içinden çıkan “ünlü popçu Haydar, üstü açık arabası ile görüntülendi” haberlerine küfür etmektense daha önce dünya turu yapmış insanların röportajlarını okumaya ayırdım. Gezginlerin kitaplarını aldım, bloglarını okudum, sosyal medya hesaplarını takip ettim. Akşamları benzer konular içeren filmleri izledim. Yerli dizilerden çok, yabancı belgesellere zaman ayırdım. Yabancı belgesel diyorum çünkü yerlisi yok denecek kadar az maalesef. Yabancı belgesellerde, mayaların neden piramit yaptığı, nasıl takvim oluşturdukları incelenirken, yerlilerde İç Anadolu kırsalındaki papatyaların türleri masaya yatırılmış oluyordu. Bu süreçte öğrendiğim bir acı gerçekte, belgeselcilikte çok geride oluşumuz oldu. Hayır, papatya bulduğunda “seviyor, sevmiyor” diye yapraklarını koparan bir milletiz, o papatyanın anatomisini, türlerini, polenlerini bilsek ne değişir. Adamlar uzayın derinliklerini inceliyor, biz uzaylı sandığımız şeylere taş atıp, küfür ediyoruz. Enteresan bir toplumumuz var. Nitekim bu enteresanlık başkalarına çekici gelebilir. Bana da, Tibet’te sürünerek ibadet yerine gidenler, Hindistan’da ganj nehrinin kirli sularında yıkanıp günahlarından arındığına inanlar, Laos’ta akrep yiyenler, Rusya’da 7 gün süren tren yolculuğu yapanlar, Peru’da dağın tepesine şehir kuran İnkalar… enteresan geldi ve gidip görmem gerekir diyerek listeme ekledim.
Plan şekillendi, güzergah ana hatları ile belirlendi, gerekli bütçe oluşmaya başladı ve sonunda gezimin başlayacağı tarih kendini gösterdi. Eylül 2015.
Plan, bütçe, hazırlıklar… Çanta, kamera, bilgisayar… hepsinde ilerleme kaydettim ama en önemli konuda en ufak bir şey dahi yapamadım, bir türlü cesaretimi toplayamıyordum. Bu planı bir şekilde ailemle paylaşmam ve desteklerini almam gerekiyordu. Ha bugün ha yarın derken bir ay sürdü cesaretimi toplamam. Zor oldu. Çok zor oldu.
21 Mayıs 2015
Bir arkadaşımın düğünü vesile oldu ve hafta sonu Tekirdağ’a ailemin yanına gittim. Cumartesi konuşamadım. Annemi, babamı, abimi bir türlü bir araya getiremiyordum. Ya da bahanem buydu. Pazar sabah İstanbul’a dönmeden önce kahvaltıda bir araya geldik ve cesaretimi toplayip, titrek sesle, “ben dünya turuna çıkıcam ve yaklaşık 2 yıl sürecek” diyiverdim. Kısa bir sessizlik ve ardından gelen tepkiler. Babam, “birikimini bir macera uğruna harcayıp sıfırlamam”dan, annem, “iki yıl daha evlenmeyecek” olmamdan yakındı. Abim “neden tüm dünya tek seferde! parça parça geziyorsun zaten öyle yapmaya devam et” diyerek yaptığıma karşı çıkmasa da hedefin büyüklüğünden dem vurdu. Tabiki o 10-15dk’lık konuşma bir sonuca varmadı ve ben çıkıp İstanbul’a döndüm.
O hafta hayatımın en kötü haftalarından biriydi.
4-5 aydır hayalini kurduğum, hazırlıklar yaptığım macera, ailemi ve dolayısı ile beni üzüntüye boğmuştu. Neden istemiyorlardı? Neden desteklemiyorlardı? Bir iki gün sonra annemin telefonda “sen bize hançeri sapladın ve gittin” demesi hançeri bana da saplamıştı. Ne yapacağımı bilmeden her gün arayip konuşmaya çalıştım onlarla. Annem ayrı, babam ayrı üzgündü. Birbirleri ile de konuşmuyorlardı bu konuyu. Abim anlamaya desteklemeye çalışıyordu. Çok uzun sürdü bu hafta.
30 Mayıs 2015
Böyle olmayacaktı, gidip detayları anlatıp onları rahatlatmam gerekiyordu. Sonraki hafta sonu tekrar gittim Tekirdağ’a. Yanımda getirdiğim dünya haritasını yaydık masanın üstüne, güzergahı, gideceğim yerleri, nasıl gideceğimi çizerek anlattım. “sokakta mı yatıcan oğlum” diyen anneme telefondan bile ne kadar kolay hotel rezervasyonu yapıldığını gösterdim uygulamalı olarak. 80’lerde öğrenci iken babamın kaçak olarak bindiği şumnu-sofya trenine, internetten nasıl bilet alındığını gösterdim. Daha önce dünya turu yapanların televizyon kanallarına çıkarak yaptıkları röportajları seyrettik. Uzun uzun konuştuk. Yemek yedik, kahve içtik yine konuştuk.
Herkeste bir rahatlama oldu.
Annem rahatladı, babam rahatladı. Abim desteğini arttırdı. Ben mutluluktan uçuyordum. Annem “sen giderken mevlid okutçam, gelince kurban kesçem, para da biriktircem sen yokken, geldiğinde parasız kalmıcaksın” diyerek gözlerimi doldurdu.
Karar verildi. Yaz sonunda istifayı basıyorum ve dünya turuna çıkıyorum.
17 Ağustos 2015
İstifamı verdim. Müdürlerimin meraklı bakışları altında gerekçesini açıkladım. Önce şaşırdılar, inanamadılar.. Sonra takdir ettiler, başarılar dilediler.. Gezinin detaylarını anlattım.. Özendiler, imrendiler.. Güzel sözler ile uğurladılar beni.. Her birine anlayışlarından, desteklerinden dolayı teşekkür ediyorum.
Helal olsun, gezmeyi severim ama benim yapacağım iş değil;) heyecanla bekliyorum, en sıkı takipçilerden olacağız, belli. Umarım herşey yolunda gider, yolun açık olsun…
Arkadaşım yolun açık olsun. Bir anne olmanın etkisiylede ağlayarak okudum yazdıklarını 🙂 bizi merakta bırakma , haberdar et. Herşey gönlünce olur inşallah.
Tebrik ederim.
Hayallerini gerçekleştirmek için çok çaba harcadığını görüyorum.
Aileni ikna etmenin en iyi yolunu bulmuşsun! Ne yapacağını söylemek yerine nasıl yapacağını anlatmak diğer kişilerin desteğini almak için çok doğru bir yol.
Başarılar diliyorum bu seyahatinde.
Gerçekten sitenizi, anlatımınızı, yazılarınızı çok beğendim. İyi seyahatler diliyorum.
Teşekkürleeer..
şu anda durduğum noktada (karar aşamasında) ilham kaynaklarımdan biri olmak üzeresin Turko 🙂 çanta seçimi yazını da az önce okudum, Türkiye’deki alışveriş sırasında bana baya yardımcı olacaktır. bu yazının da çoğu yerinde empati kurabiliyorum seninle. dur bakalım, karşılaşacağız bence, o zaman ben de sana anlatırım nasıl bu noktaya geldim
Haydi hayırlısı diyelim.. Benim çanta zaten bayan çantası.. Dene, sırtına uygunsa hiç düşünme al.. Yolda gören herkes aşık çantama.. İyi yolculuklar.. Biryerlerde görüşmek üzere..
Gezipte görenden,bilipte bildiği ile yetinmeyenden zarar gelmez,kaçmadan özgürlüğün tadı çıkmaz; iyilik ve işik yoldaşın olsun dostum….